Disleksi
Disleksi herhangi bir zihinsel engel değil aksine yüksek bir hayal gücünün göstergesidir…
Disleksi; okuma, yazma, akıl yürütme, dinleme, konuşma ve matematiksel becerilerin kazanılmasında kendinin gösteren bir öğrenme bozukluğu olarak tanımlanıyor. Yunanca kökenli bir sözcük olan disleksi (dyslexia), ‘kelime kullanımında yaşanan güçlük’ anlamına geliyor.
Dislektik olan, yani öğrenme güçlüğü çeken kişiler harfleri birbiriyle karıştırır, okuyamaz, yazamazlar. Okuduklarını kısa süre sonra unutabilir, harflerin seslerini telaffuz etmede güçlük yaşarlar.
Nörolojik kökenli bu rahatsızlık, doğuştan geliyor ve beynin sol yarım küresindeki dil kullanımıyla ilgili bölümlerdeki farklılaşmayla okuma, yazma ve telaffuz edebilme yeteneklerinde görülen bozulmayla ortaya çıktığı öne sürülüyor. Beyin görüntüleme tekniklerinin göstergelerine bakılırsa, dislektik olan kişiler, bilgiyi farklı bir biçimde işliyorlar ve bu da sıralama yapma, okuma ve bilgiyi organize etme konularında çeşitli sorunlar yaşanmasına neden oluyor.
Disleksi Ve Zeka İlişkisi
Disleksi bir zekâ geriliğine değil tam aksine normalin üstünde bir zekâ seviyesinin işareti olabilir. Disleksi zekâ geriliğinden kaynaklanan bir öğrenme güçlüğü değildir ve özellikle çocuğa bu durum anlatılmalı ve zekâsı ile ilgili bir sorun olmadığını izah edilmeli. Tarihe baktığımızda dislektik dehaların sayısı azımsanamayacak kadar fazla bu da zekâ – disleksi ilişkisinin pozitif yönde oluğu fikrini daha da güçlendiriyor.
Disleksinin Nedenleri?
Disleksi, “doğuştan gelen gelişimsel disleksi” ve “travmaya bağlı disleksi” olarak ikiye ayrılır. Doğuştan gelen disleksi doğum öncesinde, doğum sırasında ve doğum sonrası komplikasyonlara bağlı olarak üç gruba ayrılır.
Doğum öncesi disleksi nedenleri arasında yetersiz ve dengesiz beslenme, gebelik sırasında geçirilen enfeksiyonlar ve bilinçsiz ilaç kullanımı yer almaktadır. Uzun ve zor bir doğum tecrübesi ve plesenta anomalileri doğum sırasında oluşan disleksiye örnektir.
Doğumdan sonra bebeğin nefes almasındaki gecikme ve geçirdiği ateşli hastalıklar da doğum sonrası oluşan disleksi sebeplerindendir. Disleksi kalıtsal etkenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Disleksi “okuma sorunu”, “yazmada meydana gelen sorunlar” ve “matematiksel işlemlerde meydana gelen sorunlar” şeklinde sınıflandırılır ve farklı adlar alır.
Disleksinin nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Ancak bu konu hakkında çeşitli görüşler bulunmaktadır.
New Scientist dergisine göre, doğum öncesi annenin yetersiz beslenmesi, geçirilen enfeksiyonlar, doğum esnasında plasenta ve göbek kordonu anomalileri, doğum sonrası erken dönemde ateşli bir hastalığın geçirilmesi, başa alınan darbeler ve kalıtımsal özellikler disleksinin nedenleri olabilir.
Tedavi Değil İyileştirme
Disleksi en sık rastlanan öğrenme güçlüklerinden birisidir. Bir hastalık ya da özür değildir. Dolayısıyla disleksi için ilaç tedavisi ya da cerrahi bir müdahale uygun değildir. Dislektik çocuğun öğrenme şekline göre düzenlenecek bir öğrenme programı, aile ve diğer çevrenin dislektik çocuğa olumlu ve sabırlı yaklaşımı çocuğun durumu kabullenmesi ve duruma göre hayatını düzenlemesi mümkündür.
Dislektik bir çocuk nasıl hisseder?
“Haftanın günlerini öğrenebilecek mi?”,”Mars’ta yaşam üzerine konuşabiliyor ama 2 ile 2’yi neden toplayamıyor.”.”Niye okulda iyi değil?”,” dedeyi neden bebe diye okuyor?”,”b ve d harfleri arasındaki farkı göremiyor mu?”,”Anlamını bildiği bu kelimeleri neden okuyamıyor.”,”Neden aklı kadar başaramıyor?”,”Dört farklı aritmetik probleminin hepsine neden aynı cevabı veriyor?”,”Çok iyi bir çocuk, çok çalışıyor ama neden yapamıyor?”,”Her yıl aynı noktada sanki yalnızca yaşı büyüyor ?”.
Bu cümleler, çocuklarının akranları gibi olmadığını gören ve bunu bir felaket sayan ailelerin cümleleri. Böyle bir yaklaşımın dislektik çocukta uyandıracağı duygu ‘Ben tam bir fiyaskoyum, beceriksiz ve yetersizim.’ duygusudur. Dislektik çocuk için, sahip olduğu öğrenme güçlüğünün anlaşılması ve ailenin ve öğretmenlerin bu yeni duruma göre davranmaya başlamasından önce ki süreç tam bir depresyon sebebidir. Kendisini yetersiz gören çocuk öncelikle kendisine olan güvenini ve benlik saygısını yitirecektir ki bu durum içine kapalı hatta tam tanımıyla asosyal bir birey oluşması için yeterli bir zemindir.
Diğer bir olasılık ise, çocuğun bir şeyleri tam yapabildiğini kanıtlama amacıyla zorbalığa ya da çeşitli davranış bozukluklarına başvurması olabilir. Kendini ifade edemeyen ve dolayısıyla çevresi tarafından anlaşılmayan çocuk kendini farklı şekillerde ifade etmek isteyecektir. Maalesef bastırılmış aşağılanmış duygusu dışarıya pek de olumlu, örnek davranışlar olarak yansımayacaktır. Dislektik çocuklar tecrübe ettikleri öğrenme güçlüğüne ek olarak aynı zaman da büyük bir zekâ potansiyeline sahip oldukları bilinir. Okul hayatında başarıyı yakalayamayan çocuk ‘’Zeki ama yaramaz, zeki ama tembel ‘’ gibi yaftalar taşıyacak ve muhtemelen bu yaftalarla kendini özdeşleştirerek başarısızlığın onun kaderi olduğuna inanacak. Dislektik çocuklar bu tavırlarından dolayı genelde hiperaktif çocuklarla karıştırılır ancak bunlar birbirinden her açıdan farklı olan durumlardır.
Disleksik bir çocuk sürekli olarak başarısız olursa kendine güveni azalır ve çaresizlik hissine kapılır. Anne babalar, çoğu kez nerden yardım alacaklarını bilmezler ve umutsuzluğa kapılırlar.
Dislektik çocuğun davranışları nasıldır?
-Yazılı kelimeleri öğrenme ve hatırlamada güçlük çekerler.
-Yön (yukarı-aşağı, sağ-sol gibi) ve zaman (önce, sonra, dün, yarın gibi) kavramları ayırt edemezler.
-Kısa süreli hafızaları zayıftır.
-Sesleri tanımakta güçlük çekerler.
-Harfleri ya da sayıları tersten algılarlar. Örneğin b’yi d, E’yi 3, 6’yı 9, 73’ü ile 37 gibi görürler.
-o, e, c gibi harflerin arasındaki farkları dile getiremezler. Sözcükleri tersten okurlar, örneğin ‘edip’ sözcüğünü ‘pide’ şeklinde algılarlar.
-Sıralamada güçlük çekerler; alfabeyi öğrenme, mevsimleri ve ayları sıralamada zorlanırlar, doğum tarihlerini karıştırırlar, alışveriş listesi yapamazlar.
-Okurken kelime atlarlar.
-Konuşmaya yaşıtlarından geç başlarlar ve konuşma becerileri zayıftır.
-Harfleri doğru algılayamadıkları için okuma sırasında şiddetli baş ağrısı ve mide bulantısı çekerler.
-Hecelerin seslerini karıştırır, sessiz harflerin yerini değiştirirler.
-Zamanı hatırlamakta ve algılamakta güçlük çeker, randevu saatlerini unuturlar.
-Ritimleri iyi duyamazlar.
-Mizahi öğeleri kavrayamayabilirler.
-Uzun sözcükleri telaffuz etmekte güçlük çekerler.
-Koordinasyon ve düzenlemede sorun yaşarlar.
-Son okunan şeyi hatırlayamaz, bu nedenle aynı paragrafı tekrar tekrar okumak zorunda kalabilirler.
-Konsantrasyon ve dikkat güçlüğü yaşarlar.
-Kolay okunamayan bir el yazıları vardır, ellerini iyi kullanamazlar.
-Aynı anda birden çok işi yapmakta güçlük çekerler. Örneğin yazarken dinlemek ve izlemekte ya da aynı anda karşısındaki iki kişiyle birlikte konuşmakta güçlük çekerler.
-Fikirlerini kâğıt üzerine kolay kolay yazamaz ya da sözlü olarak seslendiremezler.
-Hareketlerinde yavaş ve hantaldırlar.
Disleksi, farklı bir düşünme ve öğrenme biçiminin sonucu olduğu için tıbbi müdahaleden çok danışmanlar ve uzman eğitmenlerin yardımıyla ele alınabilir, tedavi amaçlı terapiler uygulanabilir.
Dislektik Çocuğun Öğrenme Güçlüğüne Ebeveynlerin Tepkileri Nasıl Olmalıdır?
YAPMANIZ GEREKENLER
-Çocuğunuzla mümkün olduğunca konuşun; anneler henüz doğmamış çocuklarıyla (yaklaşık 6. aydan itibaren) konuşabilirler/konuşmalıdırlar; birlikte resimli kitaplara bakın, resimler hakkında konuşun
– ona, ev içinde ve dışındaki çeşitli şeylerin adlarını söyletin
– çocuğa o an ne yaptığınızı söyleyin
– çocuğu dinleyin
– ona kitaplar okuyun
– onunla dille ilgili oyunlar oynayın
– ona tekerlemeler öğretin
– her gün en az yarım saat boyunca; çocuğunuzla oynayın ve onunla televizyon veya başka dikkat dağıtıcı unsurların olmadığı bir ortamda konuşun
– çocuğunuza, yanlışlarını kendisinin düzeltmesi için zaman verin.
YAPILMAMASI GEREKENLER
– televizyonu, kişisel iletişimin yerine koyma
– çocuğun yanlışlarına gülme
– herhangi bir yanlış yaptığında ona sırtını dönmek
Dislektik Çocuğa Kimler Yardımcı Olabilir? Kurum, Dernek ve Mevzuatlar
Dislektik çocuğa ilk yardım bilinçli aile ve öğretmenlerden gelir. Okullarda bulunan rehberlik servisleri ilk yönlendirmeyi yapabilir. İlçe ya da il genelinde bu tarz problemlerden Rehberlik Araştırma Merkezleri sorumludur.
Türkiye’de Disleksi ile ilgilenen, sadece bu problem için çalışan bir kamu kurumu yoktur. Merkezi İstanbul’da bulunan Disleksi Derneği bu konu ile ilgilenmekte ve ülke çapında faaliyet göstermektedir. Bunların dışında disleksi alanında uzmanlaşmış profesyonellerin sayısı oldukça azdır. Türkiye’de dislektik çocuklar için özel bir mevzuat yoktur. Dislektik çocuklar ÖZEL EĞİTİM HİZMETLERİ MEVZUATI na tabidir.